

** ANLAŞMALI BOŞANMA NEDİR?
Anlaşmalı Boşanma dediğimiz dava türü; tarafların boşanma konusunda fikir birliğine varması halinde başvurabileceği dava türüdür. Anlaşmalı boşanabilmeniz için;
-
Evleneli en az 1 yıl olmuş olmalı,
-
Eşinizle birlikte boşanma başvurusunda bulunmanız, ya da eşinizin açtığı davayı kabul etmeniz veya sizin açtığınız davayı eşinizin kabul etmesi,
-
Boşanmanın maddi sonuçları hakkında karara varmanız gerekmektedir.
Şartları kapsamlı olarak inceleyecek olursak; eğer evliliğiniz 9 ay ya da 11 ay sürmüş ise anlaşmalı boşanmanız mümkün değildir. Bu durumda anlaşmalı boşanmak için 1 yıllık sürenin dolmasını bekleyebileceğiniz gibi şiddetli geçimsizlik (evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı) iddiası ile boşanma davası açmanız mümkündür.
Anlaşmalı boşanma davanızın kabul görebilmesi için; tarafların şartlarında ortak karara vardığı ve kendilerinin imzaladığı bir Anlaşmalı Boşanma Protokol’ ünün varlığı gereklidir. Bu protokolde, tarafların boşanmak hususunda anlaştıklarını, varsa maddi, manevi tazminat, nafaka ya da ev eşyalarının veya ortak mal mülkün paylaşılması (kime ne verileceği) konusunda tereddüte, şarta, soru işaretine yer bırakmayacak şekilde anlaşmaları gereklidir. Ancak tarafların ortak çocuğu varsa; hakim tarafların velayet konusunda verdikleri karar dışında, çocuğun menfaatine uygun olacak başka bir karar verebilir.
Böylece mahkeme bu şartların olduğuna kanaat getirirse; ilk duruşma gününde tarafların kendi isteğiyle boşanmak istediğine karar verebilmek için tarafları dinler. Tarafların özgür, hür olarak boşanmayı istemeleri üzerine hakim tarafların boşanmalarına karar verir. Karar taraflarca üst mahkemeye başvurulmadan kesinleşirse, nüfus kayıtlarında derhal değişiklik yapılabilir. Ayrıntılı bilgi ya da boşanma davası konusunda hukuki destek için İletişim bölümünden bize ulaşın.
**MİRASIN REDDİ SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA HÜKMEN RED DAVASI AÇILABİLİR Mİ?
Murisin (mirasbırakanın) ölümünden sonra mirası açılmaktadır. Bir mirasçı muristen kalan mirası kabul etmek zorunda değildir, kanunumuzda mirasın reddi hakkı da tanınmıştır.
-
Peki kimler mirası reddedebilir?
Türk Medeni Kanunu m. 605 hükmü uyarınca; yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddebilir.
-
Mirasın reddi süresi nedir?
TMK m. 606 hükmü uyarınca; miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.
-
Yasal süre içinde miras reddedilmezse ne olur?
Bu halde mirasçı mirası kayıtsız, şartsız olarak tüm alacak ve borçlarıyla birlikte kabul etmiş olur.
-
Süre koşuluna bir istisna MİRASIN HÜKMEN REDDİ DAVASI NEDİR?
Mirasın hükmen reddi davası; herhangi bir süre koşuluna bağlı olmayıp, mirasbırakanın borcunun mevcut malvarlıklarından fazla olması halinde, yani pasif malvarlığının aktif malvarlığından daha çok olması halinde açılabilen bir dava türüdür. Bu davanın açılabilmesinin koşulları, terekenin borca batık olmasının yanı sıra, mirasçının bu mirası kabul ettiği anlamına gelecek herhangi bir davranışta bulunmamış olmasıdır. Mesela mirasa dahil bir taşınmazın vergi borçlarını ödeyen mirasçının, esasında mirası kabul etme iradesi gösterdiği düşünülecek ve bu halde dava hükümsüz kalacaktır.
-
Mirasın hükmen reddi davası kime karşı, hangi mahkemede açılır?
Mirasın hükmen reddi davası, mirasbırakandan alacaklı olduğunu iddia eden tereke alacaklısına karşı ikame edilir. Bu davaya bakmakla yetkili mahkeme bu sebeple alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olup, görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemeleri’ dir.
(Görüntülediğiniz bu makale Koreli Hukuk & Arabuluculuk Bürosu tarafından hazırlanmış olup; yazının tüm içeriği ve ilgili hakları Koreli Hukuk & Arabuluculuk Bürosu’ na aittir. İzinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz, basılamaz.)
**EV SAHİBİNE HAKARET ETMENİZ HALİNDE, HAKKINIZDA TAHLİYE KARARI VERİLEBİLİR.
Türk Borçlar Kanunu’ nun kira sözleşmesine dair hükümleri genel olarak kiracıyı korumaya yönelik hükümlerdir. Bu nedenle de yasa koyucu kiracının tahliye edilmesini ağır koşullara tabi tutmuş ve bu suretle kiralayanın kiracıyı keyfi olarak tahliye ettirebilmesinin önüne geçmek istemiştir. Ancak öyle sebepler var ki; bu sebeplerle kiralayan kolayca kiracının tahliye edilmesini sağlayabilir? Peki bu sebepler nelerdir?
Kiracının, sözleşme yaptığı kiralayana, kiralayanın ailesi ve yakınlarına karşı hakaret etmesi, ona karşı tehditlerde bulunması, yaralama suçu işlemesi vb. suç teşkil eden eylemlerde bulunması halinde kiralayan, kiracının tahliyesini rahatlıkla isteyebilmektedir. Bu durum kiracının AÇIKTAN AÇIĞA FENA KULLANIMI olarak nitelendirilmekte olup; kanunumuzda 316. Madde “Özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu” başlıklı hükmünde yer almaktadır. Eğer kiracınız ile aranızda ciddi husumet varsa yahut kiracınız apartmandaki diğer komşulara karşı saygısızlık gösteriyorsa bu durumun kiralayanla olan kira sözleşmesi ya da komşularla olan ilişkisini çekilmez hale getirmesi halinde KİRACININ TAHLİYESİ rahatlıkla istenebilecektir. Önemli olan bu durumun ispatlanabilmesidir. Türk Borçlar Kanunu anlamında açılacak tahliye davaları teknik davalar olduğundan, herhangi bir hak kaybına uğramamanız adına avukata danışmanız sizin için sağlıklı olacaktır.
** MURİS MUVAZAASI VE MURİSİN KENDİSİNE BAKAN ÇOCUĞA TAŞINMAZINI DEVRETMESİ
Miras hukukumuzda en çok uyuşmazlık yaratan konulardan biri, muris muvazaası olarak bilinen saklı pay ihlali amacıyla yapılan devirlerdir. Uygulamada sıklıkla görülen bu uyuşmazlık türünde mirasbırakan (muris), mirasçılardan mal kaçırmak niyetiyle taşınmazını üçüncü kişilere veya kimi zaman mirasçılarından birine devretmekte, görünürdeki işlem satış veya bağış gibi gösterilmekte, ancak aslında mirasçıların miras haklarını bertaraf etmeyi amaçlamaktadır.
Muris Muvazaasının Unsurları
Yargıtay içtihatlarında muris muvazaasının kabul edilebilmesi için üç temel unsur aranmaktadır:
-
Murisin asıl iradesi ile görünürdeki işlem arasında fark bulunması,
-
Murisin asıl amacının mirasçılardan mal kaçırmak olması,
-
Görünürdeki işlemin üçüncü kişiler bakımından da aldatıcı nitelikte olması.
Bu unsurlar birlikte gerçekleşmediği takdirde, yapılan devir işleminin muris muvazaası olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Murisin Kendisine Bakan Çocuğa Taşınmazını Devretmesi
Yargıtay, uzun süredir istikrar kazanmış içtihatlarında; muris ile birlikte yaşayan, ona bakan, ihtiyaçlarını karşılayan ve ömrünün sonuna kadar destek olan çocuğa taşınmaz devrinin muris muvazaası sayılamayacağı yönünde kararlar vermektedir. Çünkü bu durumda murisin amacı, diğer mirasçıları mirastan yoksun bırakmak değil; kendisine emek ve bakım yükümlülüğü üstlenen evladını ödüllendirmektir.
Başka bir ifadeyle, mirasbırakanın gerçek ve makul bir sebebe dayanarak yaptığı devirler, mal kaçırma kastı taşımadığı için muris muvazaası teşkil etmez. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında şu husus öne çıkmaktadır:
-
Murisin, kendisine bakan ve ihtiyaçlarını karşılayan çocuğuna yaptığı taşınmaz devri, hayatın olağan akışına uygundur.
-
Böyle bir durumda murisin gerçek iradesi, mirasçılardan mal kaçırmak değil, fedakârlık gösteren evladını ödüllendirmektir.
-
Dolayısıyla, bu tür devirler muris muvazaası olarak nitelendirilemez.
** VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ SEBEPLERİ VE DAVA SÜRECİ
Velayet, boşanma veya ayrılık sonrasında çocuğun bakım, eğitim ve korunmasına ilişkin hak ve yükümlülüklerin hangi ebeveyne ait olacağını belirleyen önemli bir kurumdur. Türk Medeni Kanunu’na göre çocuğun üstün yararı, velayete ilişkin tüm kararların merkezinde yer alır. Bu nedenle, velayet bir kez düzenlendikten sonra da koşullar değiştiğinde yeniden gözden geçirilebilir.
Velayetin Değiştirilmesinin Sebepleri
Velayetin değiştirilmesi davası, çocuğun üstün yararı gerektirdiğinde açılabilir. Uygulamada en sık karşılaşılan sebepler şunlardır:
-
Çocuğun Fiziksel ve Psikolojik İhtiyaçlarının Karşılanmaması
-
Velayet hakkını elinde bulunduran ebeveynin çocuğun bakım, eğitim veya sağlık ihtiyaçlarını ihmal etmesi.
-
-
Ebeveynin Olumsuz Yaşam Tarzı veya Kötü Alışkanlıkları
-
Alkol veya madde bağımlılığı, şiddet eğilimi ya da sağlıksız yaşam koşulları çocuğun üstün yararıyla bağdaşmaz.
-
-
Ebeveynin Çocuğa İlgisizliği
-
Çocuğun gelişiminde önemli rol oynayan ilgi, sevgi ve rehberliğin sağlanmaması.
-
-
Ebeveynin Yeniden Evlenmesi ve Çocuğun Olumsuz Etkilenmesi
-
Yeni evliliğin, çocuğun huzurunu, eğitimini veya sağlığını olumsuz etkilemesi.
-
-
Çocuğun Yaşının ve İhtiyaçlarının Değişmesi
-
Küçük yaşlarda anne bakımına daha fazla ihtiyaç duyulurken, ilerleyen yaşlarda farklı ihtiyaçlar velayet hakkının yeniden değerlendirilmesini gerektirebilir.
-
-
Çocuğun Görüşü
-
Belirli bir yaşa ve olgunluğa ulaşan çocuğun kendi görüşü de mahkeme tarafından dikkate alınır.
-
Dava Süreci
-
Görevli Mahkeme: Aile mahkemeleri bu davalarda görevlidir.
-
Yetkili Mahkeme: Çocuğun yerleşim yerindeki mahkeme yetkilidir.
-
Dava Açabilecek Kişiler: Çocuğun diğer ebeveyni veya çocuğun üstün yararını gözetmekle yükümlü kurumlar davayı açabilir.
-
Delillerin Önemi: Sosyal inceleme raporu, pedagog değerlendirmesi, tanık beyanları ve resmi belgeler davada büyük önem taşır.
-
Geçici Önlemler: Mahkeme, dava süresince çocuğun korunması için geçici velayet gibi önlemler alabilir.
Yargıtay’ın Yaklaşımı
Yargıtay kararlarında, velayetin değiştirilmesinde temel ölçütün çocuğun üstün yararı olduğu sürekli vurgulanmaktadır. Mahkeme, ebeveynlerin kusurunu değil, çocuğun mevcut ve gelecekteki esenliğini esas alır.
Dolayısıyla velayetin değiştirilmesi, aile hayatını doğrudan etkileyen ciddi bir dava türüdür. Her somut olayda çocuğun ihtiyaçları, ebeveynlerin yaşam koşulları ve çocuğun gelişimi titizlikle değerlendirilir. Bu nedenle, velayetle ilgili sorun yaşayan tarafların hukuki destek almaları, hak kayıplarının önlenmesi ve çocuğun üstün yararının korunması açısından büyük önem taşır.
** KANSER İLAÇLARININ SGK TARAFINDAN KARŞILANMASI VE DAVA AÇMA BOYUTU
Sağlık güvencesi kapsamında en çok tartışılan konulardan biri, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların SGK tarafından ödenip ödenmeyeceğidir. Bazı kanser ilaçları SGK geri ödeme listesinde yer almakta iken, bazıları henüz bu listeye girmemiştir. Bu durum, hastaların tedaviye erişimini zorlaştırmakta ve yüksek maliyetli ilaçların bedelini kendilerinin karşılaması sonucunu doğurmaktadır.
İşte bu noktada, hukuken SGK’ya karşı dava açılması mümkündür. Korelihukuk & Arabuluculuk olarak belirtmek gerekir ki, yargı organlarının özellikle kanser ilaçlarının temini konusunda hastaları koruyucu yönde birçok karar verdiği görülmektedir.
1. SGK’nın İlaç Karşılama Politikası
-
SGK, ilaçları Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) çerçevesinde geri ödeme listesine almaktadır.
-
Ancak bazı yeni veya yüksek maliyetli kanser ilaçları listeye geç dahil edilebilmekte ya da hiç alınmamaktadır.
-
Bu durumda hastalar, tedavilerini sürdürebilmek için ya kendi imkânlarıyla ilacı almakta ya da adli veya idari yargıda dava açma yoluna gitmektedir.
2. Yargıtay ve Danıştay Kararları
Türk yargısı, özellikle yaşam hakkı ve sağlık hakkı çerçevesinde hasta lehine kararlar vermektedir. Örneğin:
-
Yargıtay kararlarında, SGK tarafından karşılanmayan ama tedavi için zorunlu olduğu bilimsel raporlarla sabit olan ilaç bedelinin, kurum tarafından ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir.
-
Danıştay da benzer şekilde, “yaşam hakkı”nın Anayasa ile güvence altında olduğunu vurgulayarak, hayati nitelikteki ilaçların ödenmemesini hukuka aykırı bulmuştur.
Bu nedenle dava açan birçok hasta, lehine sonuç alabilmektedir.
3. Dava Süreci Nasıl İşler?
-
Hasta ya da hasta yakını, öncelikle ilgili ilaç için hekim raporu almalıdır.
-
SGK tarafından ilacın bedeli ödenmezse, idari işlemin iptali ve ilaç bedelinin ödenmesi için idare mahkemesinde dava açılabilir.
-
Bu davalarda mahkemeler genellikle hızlı karar verebilmek için yürütmeyi durdurma yoluna da başvurabilir.
-
Süreçte profesyonel destek alınması, hem sürenin etkin yönetilmesi hem de hukuki argümanların güçlü sunulması açısından kritik önemdedir. İşte burada KORELİ HUKUK & ARABULUCULUK BÜROSU uzman kadrosu ile hastaların yanında olmaktadır.
Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların bir kısmı SGK tarafından karşılanmazken, hukuki yollarla bu ilaçların bedelinin kuruma ödettirilmesi mümkündür. Yargıtay ve Danıştay kararları da hastalar lehine emsal oluşturmaktadır. Hak kaybına uğramamak için bu tür davalarda uzman büromuzdan destek alabilirsiniz.
Web sitesindeki tüm yazıların telif hakları Koreli Hukuk & Arabuluculuk Bürosu’na aittir.
** Kira Tespit Davaları: Şartlar, Süreç ve Yargıtay Kararları
Son yıllarda artan kira bedelleri, hem kiracılar hem de ev sahipleri için önemli bir hukuki sorun haline gelmiştir. Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde kira sözleşmelerine ilişkin en çok başvurulan yollardan biri kira tespit davasıdır. Bu dava ile kira bedelinin, hakkaniyete ve emsal kira bedellerine uygun şekilde yeniden belirlenmesi amaçlanır.
1. Kira Tespit Davasının Amacı
Kira tespit davası, kiraya verenin ya da kiracının talebiyle açılabilir. Amaç, kira bedelinin piyasa koşullarına uygun şekilde belirlenmesidir. Özellikle 5 yıllık kira süresini dolduran sözleşmelerde bu dava sıkça açılmaktadır.
Koreli Hukuk & Arabuluculuk Bürosu olarak belirtmek gerekir ki, dava sonucunda belirlenen yeni kira bedeli, sözleşmenin yenilendiği dönemden itibaren geçerli olur.
2. Kira Tespit Davası Hangi Durumlarda Açılır?
-
5 Yılın Dolması: Türk Borçlar Kanunu’na göre, kira sözleşmesinin üzerinden 5 yıl geçmişse taraflar kira tespit davası açabilir.
-
Aşırı Fiyat Artışları: Kira bedelinin rayiç değerlerden çok düşük kaldığı durumlarda ev sahibi tarafından dava açılabilir.
-
Kira Bedelinin Yüksekliği: Bazı durumlarda kiracılar da kira bedelinin fahiş seviyede olduğunu iddia ederek dava açabilir.
-
3. Yargıtay’ın Kira Tespit Davalarına Yaklaşımı
Yargıtay kararlarında kira tespit davalarıyla ilgili şu ilkeler öne çıkmaktadır:
-
Emsal Kira Bedelleri: Hâkim, kira bedelini belirlerken emsal kira sözleşmelerini dikkate alır.
-
Rayiç Bedel: Kira bedeli, taşınmazın bulunduğu bölgedeki piyasa rayicine uygun olmalıdır.
-
Hakkaniyet İlkesi: Hâkim, tarafların ekonomik durumunu ve ülke koşullarını da göz önünde bulundurur.
-
Yeni Kira Bedeli: Belirlenen kira bedeli, karar tarihinden değil, davanın açıldığı döneme göre belirlenir.
Bu noktada Koreli Hukuk & Arabuluculuk ekibi, Yargıtay’ın güncel içtihatlarını takip ederek müvekkillerine en doğru strateji ile destek sunmaktadır.
4. Kira Tespit Davasında Dikkat Edilmesi Gerekenler
-
Dava, taşınmazın bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılır.
-
Bilirkişi incelemesi ve emsal kira araştırması yapılır.
-
Dava süresi, mahkemenin iş yoğunluğuna göre değişmekle birlikte genellikle birkaç ay ila bir yıl arasında sonuçlanır.
-
Dava açmadan önce zorunlu dava şartı arabuluculuk sürecine tabidir. Bu aşamada Koreli Hukuk & Arabuluculuk müvekkillerine hızlı çözümler sunmaktadır.
Kira tespit davaları, özellikle ekonomik dalgalanmaların yoğun yaşandığı dönemlerde büyük önem taşımaktadır. Tarafların hak kaybına uğramaması için sürecin profesyonel şekilde yürütülmesi gerekir. Doğru bir hukuki destekle dava sürecinde adil ve hakkaniyete uygun bir kira bedeli elde etmek mümkündür.
**Bu ve web sitemizde yer alan tüm yazı içeriklerinin telifi Koreli Hukuk & Arabuluculuk Bürosu’na aittir.
** TERKE DAYALI BOŞANMA VE DAVA SÜRECİ
Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerden birinin evlilik birliğini sürdürme yükümlülüklerini ihlal ederek ortak konutu terk etmesi, diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Terke dayalı boşanma, özellikle uzun süreli ayrılıklarda sıkça karşılaşılan bir boşanma sebebidir.
Terk Kavramı
Terk, eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu bırakması ve geri dönmemesi durumudur. Bunun yanında, evden ayrılmayan eşin diğerini evden uzaklaştırması veya eve dönmesini engellemesi de terk sayılabilir.
Terke Dayalı Boşanma Şartları
Terke dayalı boşanma davası açılabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
-
Eşin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi,
-
Terk halinin en az 6 ay sürmesi,
-
Terk eden eşe, mahkeme aracılığıyla gönderilen eve dön ihtarına rağmen dönmemesi,
-
Davacının kusursuz veya daha az kusurlu olması.
İhtar Süreci
Boşanma davasından önce, terk eden eşe noterden veya mahkeme aracılığıyla ihtar gönderilmesi gerekir. Bu ihtar ile eşe 2 ay içinde eve dönmesi gerektiği bildirilir. Eğer eş bu ihtara rağmen eve dönmezse, artık dava açma hakkı doğar.
Dava Süreci
-
Dava, terkin gerçekleştiği yer aile mahkemesinde açılır.
-
Davacı taraf, eşinin evi haksız yere terk ettiğini ve eve dönmediğini delillerle ispatlamalıdır.
-
Mahkeme, hem ihtarın usulüne uygun olup olmadığını hem de terk şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini inceler.
Bu itibarla terke dayalı boşanma, özellikle uzun süredir ayrı yaşayan eşler için en sık başvurulan boşanma sebeplerindendir. Ancak dava şartlarının dikkatle yerine getirilmesi ve ihtar sürecinin usule uygun şekilde yürütülmesi büyük önem taşır. Bu nedenle, sürecin sağlıklı ilerlemesi için hukuki destek almak faydalı olacaktır. Ayrıntılı bilgilendirme ve hukuki destek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.






**SOSYAL MEDYA MECRALARINDA, SİZE AİT OLMAYAN ANCAK TARAFINIZCA PAYLAŞILAN HAKARET İÇERİKLİ MESAJLAR SUÇ TEŞKİL EDER Mİ?
Türk Ceza Kanunu’ muzun 125. Maddesinde hüküm altına alınan hakaret suçu, bir kimseye küfür ve sinkaflı sözlerle sövmek suretiyle işlenebileceği gibi somut bir olgu isnat etmek suretiyle de (örneğin bir kimseye hırsız, dolandırıcı, kaçakçı vs. gibi söylemler) hakaret suçunu teşkil etmektedir. Ancak günümüzde sosyal medya araçlarının da yoğun ve herkesçe kullanılmasıyla bu yolla işlenen suçlarda artış görülmektedir.
Üstelik sosyal medya araçlarından (Facebook, twitter gibi) mecralardan yalnızca hakaret içerikli mesaj gönderilmesinin hakaret suçu teşkil edeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsanız. Çünkü Yüksek Mahkeme Yargıtay’ ın bu konudaki istikrarlı kararlarına göre, hakaret içerikli mesajı gönderen kişi kadar, bu mesajı retweet yoluyla paylaşan kişiler de hakaret eylemini işlemiş olmaktadır. Bu durumda bu kişiler hakkında da cezai yaptırımlar uygulanabilmektedir. Yargıtay 18. Ceza Dairesi’ nin 2015/10377 Esas, 2015/12777 Karar sayılı kararı bu duruma çok açık bir örnek teşkil etmektedir. Şöyle ki;
“..Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvuruların süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteklerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
Katılanlar hakkındaki hakaret içeren sözlerin, sanığın kendi twitter hesabından atılması ve hayatın olağan akışına uygun düşmeyen sanık savunması karşısında, tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
1- Sanık …’e yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Hakaret eyleminin, dönemin Adana Valisi olan katılan …’un görevinden dolayı gerçekleştirildiği anlaşılmasına rağmen, TCK’nın 125/3-a maddesine göre uygulama yapılması gerektiği düşünülmemiş ise de, karşı temyiz bulunmadığından bozma yapılamayacağı,
Anlaşıldığından, sanık … müdafiinin ileri sürdüğü nedenler ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmemiş olmakla, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2- Sanık … hakkında kurulan hükmün temyizine gelince; Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın, twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde diğer sanık tarafından paylaşılan tweeti retweetlediğinin, kendi ikrarı ile de sabit olması karşısında, kamu görevlisine görevinden dolayı zincirleme şekilde hakaret suçunun unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden, sanığın mahkumiyeti yerine beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, katılanlar … ve … vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07/12/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”



